Tarım Nedir?
Tarım birçoğumuza göre bitkisel ve hayvansal ürünlerin üretilmesidir. Sanayi devrimiyle başlayan modernleşme, geçimlik tarım devrini kapatarak tarımı endüstrileşme süreci içerisine sokmuş ve tarım artık tohumun toprağa atılışından en son üreticiye kadar ulaştırılması aşamalarını kapsar duruma gelmiştir.
Buna göre tarım; insan besini olabilecek ve ekonomik değeri olan her türlü tarımsal-hayvansal ürünün bakım, besleme, yetiştirme, koruma ve pazarlama faaliyetlerini kapsamaktadır. Bilinen tarımsal faaliyetlerin çoğu köylerde yapılmaktadır.
Tarımda Köylülüğün Dönüşümü
Sanayi devriminin yol açtığı büyük çaplı değişim süreci, küreselleşmenin öncü aşamaları olarak görülebilir. 1930’lu yıllar dünyanın buhran yıllarıdır. Dünya ticareti ve gıda üretiminin gelişmesi/artması başka bir deyişle ihtiyaçlara karşılık bulunması amacıyla kapitalist ülkeler tarafından IMF ve Dünya Bankası kurulur.
II. Dünya savaşının ardından 1947 tarihinde “Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması” (GATT) imzalanır; Dünya ticaretine ilişkin kurallar koyan çok taraflı bir sözleşmedir. Tüm tarım ürünlerini kapsayacak şekilde ilerleyerek yerini Dünya Ticaret Örgütüne (DTÖ) bırakır.
II. Dünya savaşından 1980’lere kadar dünyada kapalı biçimde paylaşılmış bir işbölümü vardır. Bu iş bölümü şu şekilde tarif edilebilir; az gelişmiş ülkeler tarımsal ürün üretir, sanayiye hammadde sağlar, ürünleri sanayi kesimi işler, çıkan ürünler ticaret erbabı tarafından gelişmiş ve az gelişmiş ülke insanlarına satılır.
1980’li yıllardan itibaren Ulusaşırı şirketler dünyanın tümüne yayılmaya başlar, dünya hızla tüm ürünlerin tüm ülkelere satıldığı açık bir pazar haline gelir. Buna bağlı olarak da işbölümü üzerinde değişiklikler başlar. Geçimlik üretim yapan köylü iç pazarın gelişmesiyle endüstriyel üreticiliğe doğru dönüşmeye girer. Uluslararası şirketlerde üretimden pazarlamaya zincirin tüm halkalarına egemen olmak için yarışa başlarlar.
Tarım ve gıda yeni egemenlik biçimi olmuştur artık. Bu amaç için de gelişmiş ve az gelişmiş ülke hükümetleri üzerinde etkin olan ulusaşırı şirketler, tarım ve tarımcıyı destekleme adı altında bütçeden ayrılan paranın akış yönünü değiştirirler. Destekleme adı altında bütçeden ayrılan paranın yönü çiftçilerden çok gelişmiş ülkelerin üretim girdisini üreten ham ve tarımsal ürünlerini pazarlayan ulus aşırı şirketlere çevrilir. Tarım şirketleşmeye başlar.
Şirketler tarafından tohum pakete, gübre çuvala, ilaç kutuya yerleştirilir. Parası olan çiftçiler üretim girdilerini alıp işlerine devam ederken parası olmayan çiftçiler ya işini bırakır ya da sözleşmeli üretim modeliyle taşeronlaşır.
Özellikle bu dönemde Meksika, Türkiye, Arjantin, Şili ve Brezilya gibi tarımda belirli bir iç ve dış pazar kapasitesine erişmiş ülkelerde devlet destekleme alımlarının ortadan kalkması tarımsal girdiler için modernizasyonu, küresel pazar için üretimi, serbest ticareti ve köylülüğün tasfiyesini belirleyen politikaları ortaya çıkarmıştır. Bu reformlar tarımsal üretim artmasına neden olmuş ancak tarım sektöründe gelir dağılımında ciddi farklılaşmalara yol açmıştır(Koç, 2013:26).
Tarımda Endüstriyel Üretim Etkisi
Nüfusun artışı, hızlı üretim ihtiyacı ve dünyanın her yerindeki pazarlara ulaşılması gibi küresel etkilerin sonucunda gıda artışını sağlamak için tarım endüstrileşmek zorunda kalmıştır. Tarımda makineleşmenin, kimyasal(suni) gübre kullanımının artmasıyla, kimyasal gübreleme sonucunda ortaya çıkan böcekler için herbisit ve insektisit gibi ilaçlar toprakta kullanılmaya başlanır.
Tüm bu üretim girdileriyle yüksek verimlilik sağlanıyor gibi görünmektedir. Tarımsal üretim artmış ancak bununla birlikte toprak, su kullanımı artarak, ekolojik denge bozulmaya başlamış ve küresel ısınmaya sebep olunmuştur.
Dünya kaynakları üzerinde baskı uygulayan ekonomik faaliyetler, artan insan ihtiyaçları, çevrenin yenilenme süreciyle bağdaşmayan yaşam tarzlarının yarattığı çevresel sorunların farkında olunmasına yol açar. Türkiye’de 2000-2019 yıllarında tarımdaki CO2 sera gazı emisyonlarına bakıldığında tarımda ve endüstriyel üretimde artan sera gazı emisyonunu görmek mümkündür (Tablo1). Aynı şekilde ekilen toprak alanlarına bakıldığında (Tablo2) düzenli olarak azaldığı görülmektedir.
Tarımda Sürdürülebilirlik
Bu durumda gıdanın sürdürülebilir halde üretiminin yapılması, kısaca sürdürülebilir tarım önem kazanmıştır. Sürdürülebilirlik mevcut toplumun temel bir temasıdır artık ve 2015 yılında tüm Birleşmiş Milletler Üye Devletleri tarafından kabul edilen ve 2030’a kadar geçerli olan ve ortak bir barış ve refah programını sağlayan Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin temel taşını oluşturur. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, küresel bir ortaklık içinde tüm ülkelerin acil eylem çağrısı olmuştur, çünkü yoksulluğu ve diğer yoksunlukları sona erdirmenin; sağlık ve eğitimi iyileştiren, eşitsizlikleri azaltan ve ekonomik büyümeyi teşvik eden stratejilerle el ele gitmesi gerektiği kabul edilmiştir. Sürdürülebilir kalkınmanın amacı, doğal kaynakları çevrenin sağladığı kapasitelerin ötesinde sömürmeden, insanların yaşam kalitesini iyileştirmek, iklim değişikliğinin önüne geçilerek, okyanusları ve ormanları korumaya çalışmak olmuştur.
Gıda güvencesi, gıda güvenirliliği ve gıdanın kaynağı olan tarım küresel piyasa ekonomisi koşullarına bırakılmamalı, ulusaşırı şirketlerin hegemonyasına aile çiftçiliği ve sürdürülebilir köylü tarımı desteklenmelidir.
Yeterli ve sağlıklı gıdaya sahip olma hakkının güvenceye alınması konusunda ulusaşırı tarım ve gıda şirketlerine karşı küresel bir mücadele sürecinin işletilmesi zorunludur. (Aysu 2008:10)
Kaynak:
- Aysu, A. (2008) Küreselleşme ve tarım. İstanbul: Su Yayınevi
- Koç, M. (2013) Küresel Gıda Düzeni Kriz Derinleşirken. Ankara: NotaBene Yayınları