Nefes almak ve temiz hava canlılar için en önemli unsurdur. Beyin vücut kütlesinin yalnızca %2 sini oluşturur ancak kan dolaşımına giren oksijenin %20 sini tek başına kullanır. Bu yüzden, beynimiz oksijen yetmezliğine son derece hassastır. Her ne kadar kısa süreli oksijen yetmezliğine dayanabilsede, mümkün olduğunca temiz havaya ve nefes almaya hayati derecede ihtiyacımız vardır. Dünyamızda gitgide artmakta olan hava kirliliği, canlıların yaşamını ciddi boyutlarda etkilemektedir.
Günden güne nefes aldığınızda, havanın temel birleşenleri dışında küçük kirletici partiküller de akciğerlerinize yerleşiyor ve kanınıza karışıyor. Uzmanlar yaptıkları araştırmalarda; şehirde yaşayan insanların kirlilikten dolayı alzheimer, astım, koah ve kanser gibi hastalıklara daha çok yakalandığını ortaya koymaktadır. Diğer bir yandan, Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre dünya nüfusunun yaklaşık %92 si sağlıksız hava sahalarında yaşıyor ve bu yılda 6.5 milyon kişinin ölümüne yol açıyor. Küçük bir araştırma sonrasında trafiğin yoğun ve insan faaliyetlerinin çok olduğu noktalarda hava kirliliğinin daha fazla olduğunu görmek mümkün.
Düşük Hava Kalitesine Sahip Bölgeler Nerelerdir?
İlk olarak karşımıza otoyollar çıkıyor. Arabaların saldıkları gazlar, çeşitli kimyasal bileşenlerinin havaya karışmasına neden oluyor. Trafik yoğunluğunun olduğu bölgelerde emisyon çıkışı daha fazla olduğundan havanın kalitesi düşüyor ve böylelikle sağlık açısından riskli olarak kabul ediliyor. Araştırmacılar, kara yollarına yakın yerlerde ikamet eden kişilerin, şehirden uzak yaşayanlara göre kanında iki kat daha fazla C- reaktif proteini olduğunu saptadılar. Bu proteinin yüksek miktarları kalp rahatsızlıklarına sebebiyet verirken, kalp krizi riskini de arttırdığı bilinmektedir.
İkinci bölge havaalanlarıdır. Uçaklar fosil yakıt tüketerek insan sağlığına olumsuz etki etmektedir. Aynı otoyolda olduğu gibi yüksek emisyonlara sahip havaalanları da akciğer hastalıklarına neden olabilmekte. Havaalanlarının yerleşim bölgelerine yakın olması akciğer rahatsızlıklarının yanı sıra, sürekli gürültüye sebep olarak insanların ruh sağlığını da bozabiliyor.
Enerji santralleri ise üçüncü sırada geliyor. Enerji santralleri ekonomide önemli bir rol oynasa da, hava kirliliğine ve küresel ısınmaya da katkı sağlamaktadır. Bu nedenle enerji santralleri de canlı yaşamı için risk oluşturmaktadır. Fosil yakıt kullanan santraller, filtrelemeyi uygun olarak yapmadığında birtakım bileşenler havaya karışmakta ve insan sağlığını tehtid etmektedir. Bu yüzden enerji üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarını tercih etmek hem çevre hem de insan sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır.
Son olarak endüstriyel bölgeleri de hava kalitesi düşük bölgeler arasında sayabiliriz. Hava kirliliğinin en büyük nedenlerinden ikisi sanayileşme ve kentleşmedir. Endüstriyel bölgelerde; temiz üretim teknolojilerinin kullanılmaması, yenilenebilir olmaması, fosil yakıt kullanılması ve filtrelemenin doğru yapılmaması büyük miktarda emisyon salınımına sebebiyet vermektedir. Bu nedenle de insan sağlığına ve çevremizdeki canlılara zarar vermektedir.