Plastik Atık İthalatı: Gübür Arzusu

plastik atık ithalatı

Gübür; çöp, süprüntü anlamlarını taşıyan, Türkçe’ye Farsça’dan geçmiş bir kelime. Sanıyorum ki geçişi, günümüzdeki «çöp ekonomisini» tasavvur etmek için bundan daha iyi bir kelime olamayacağından kaynaklanıyor…

Aslına bakarsanız atık ithalatı, 2004 yılından itibaren Avrupa kaynaklı olarak ülkedeki mevcudiyetini koruyordu. Gerek miktarı, gerek ise sınırlamaların gevşemesiyle zamanla gözle görülür bir olgu haline geldi. Plastik atık ithalatı hususunda dünyada öncülüğü taşıyan Çin, 2018 yılında aldığı yasak kararıyla Türkiye’nin de kaderine yön vermiş oldu.

Bu karardan önce Avrupa’nın plastik atıkları Çin sektöründe iken, 2019 ve 2020 yılında Avrupa’dan gelen atıkların en büyük alıcısı Türkiye oldu. Bu tarihleri inceleyecek olursak, toplama-ayırma ve geri dönüşüm faaliyetleri gösteren tesislerin de gözle görülür şekilde arttığı dikkatimizi çekebilir.

Ticaret Bakanlığı, geçtiğimiz 18 Mayıs’ta etilen polimer bazlı plastik hurdaları, ithalatı yasak diğer atıklar olarak nitelendirerek atık ticaretinin önüne geçmişti. Yasak iki ay sonra, Temmuz başında kaldırılarak, «bundan sonra» yapılacak sıkı denetimlerle ithalatın devam edeceği kararlaştırılmıştı.

«Bundan sonra»yı biraz tanımlamaya çalışalım.

İzmir ve Adana, atık ithalatından bölgesel olarak en çok etkilenen şehirler. Geçtiğimiz hafta Greenpeace’in «Atık Oyunları» adıyla yayımladığı raporda, Adana’daki yurtdışı kaynaklı atıkların dökülüp yakıldığı beş farklı alandan alınan toprak numunelerinin analizi sonucunda, normalden 400 bin kat fazla dioksin ve furan konsantrasyonlarının olduğu ortaya çıktı.

Dioksin ve furan, endokrin bozucu olarak tanımlayabileceğimiz, insan vücudundaki iç denge, üreme ve gelişme süreçlerinde rol oynayan hormonların işleyişini değiştiren kimyasallardır. Bu kimyasallara maruz kalma süresinin etkinliği ve maruz kalınan süreçteki etkisinin geç ortaya çıkması sebebiyle ciddi bir yönetim gerektirmektedir.

Yapılması planlanan denetimlerin sistemli bir altyapı gerektirdiğini, bu sebeple denetim öncesi yeni düzenlemelerin alacağı zamanı düşündüğümüzü varsayalım, «bundan sonra»yı tanımlamak için…

Geri dönüşüm firmalarının lisanslarının yeniden gözden geçirilmesi, ithal plastik atık, limandan fabrikaya gidene kadar çipli sistemle takip edilmesi, ithalat izninin plastiklerin kırıldığı makinenin kapasitesine göre değil daha büyük yatırım gerektiren ısıl işlem kapasitesi baz alınarak yapılması gibi düzenlemelerle denetimlerin sıkılaştırılacağı söyleniyor…

Temmuz ayında alınan bu hızlı karar değişikliğinin ardından, atık ithalatı sürecinin nispeten yavaşladığı ve gelen sınırlamaların niceliksel olarak göstergesi ortaya çıkıyor fakat çevresel sorunlar stabilitesini sürdürüyor.

2012 yılında, Ankara’da, Türkiye Barolar Birliği tarafından düzenlenen Çevre ve Kent Hukuku Kurultayı’nda yapılan oturumların bir kaynak haline getirildiği dosyaya rastladım bir süre önce. «Doğa için Hukuk Yapmak» oturumundaki konuşmacılardan biri olan Avukat Ömer Turgut Erlat’ın bir söylemi ile yazıyı noktalamak istiyorum; «…Ne zaman bir çevre ve doğaya yönelik ihlaleye ilişkin dava hazırlığına girişsem, mevzuatı incelediğimde asli unsurun koruma olduğunu görüyorum.» ve devam ediyor, «…çarpışacağım konunun bir şekilde mevzuatın dışına çıkarıldığını görüyorum.»

Kaynak : 

  • Csb.gov.tr
  • Bianet.org
  • Greenpeace.org
  • Kentsaglikgrubu.com
  • Tbbyayinlari.barobirlik.org.tr

Yazar Hakkında

Aslı Turan

1997 doğumlu, çevre mühendisiyim. Ekoloji-kurguya sahip okumalar yapıyorum.

Virginia Woolf'un dediği gibi; üzerinden ordular geçse bile kılı kıpırdamayan cümleleri seviyorum."

LinkedIn'de Ziyaret Et