Su israfının %20’sinin iklim değişikliğinden, %80’inin ise suyun yanlış kullanımından kaynaklı olduğunu biliyor muydunuz?
Evet maalesef doğal döngünün en önemli unsuru olan suyu, bilinçsizlik ve yanlış uygulamalar nedeniyle tüketerek yaşanılabilir yarınlarımıza ket vuruyoruz. Başta ülkemiz olmak üzere dünyanın içinden geçtiği iklim krizi kaynaklı kuraklık ve afetlerin ağır sonuçlarıyla yüzleştiğimiz bugünlerde, suyun sürdürülebilirliği vereceğimiz mücadelede ön plana çıkıyor.
Dünya su günü olarak kutlanan bu anlamlı günde sürdürülebilir su politikalarında iklim krizi kaynaklı etkilere dikkat çekerken tarımsal sulamanın suyun sürdürülebilirliğindeki önemini vurgulamak istedim.
1993 yılından beri her yıl 22 Mart’ta kutlanan bugünde suyun önemine odaklanıyor. Dünya Su Gününde; küresel su kriziyle mücadele için harekete geçmek, suyun doğru ve bilinçli kullanılmasını teşvik etmek, su sorunlarını anlamak, küresel ısınma ve suyun dikkatsizce tüketimine ilgi çekilmesi amaçlanıyor. 2023 yılı için Dünya Su Günü teması ise “Ortaklıklar ve İş birliği Yoluyla Değişimi Hızlandırmak” olarak belirlendi.
Bu anlamlı günde suyun önemini vurgularken tarımın bu noktadaki dönüşüm potansiyelini ele almamız oldukça önemli.
Bugün tarım, dünya nüfusunun üçte birini istihdam ederken, günde 7 milyar dolar seviyesinde üretim değerine sahip. Öte yandan küresel iklim değişikliğine sebep olan sera gazlarının %23’ünden ve tatlı su kaynaklarının %70’inin tüketiminden sorumlu olan tarım, iklim değişikliği ve demografik gelişmelerden en fazla etkilenen sektörlerden biri olarak karşımıza çıkıyor.
Tarım sektörünün, iklim değişikliğinin başlıca sebebi olan sera gazı salımlarındaki önemli payı ve yanlış tarım faaliyetlerinin ormansızlaşma ve bölgesel su kaynakları üzerindeki etkisi hesaba katıldığında, sürdürülebilir tarım ilkeleri ile uyumlu bir gelişimin sağlayacağı pozitif çarpan etkisi, birçok başka sorunun çözülebilmesine de imkan sağlayacak.
Peki sürdürülebilir tarım nedir?
Sürdürülebilir Tarım; yeterli ve kaliteli gıda maddesinin uygun maliyetlerde üretimi, tarım yapılan arazinin, çiftçilerin, çevrenin ve doğal tarım kaynaklarının korunmasını geliştirecek sistem ve uygulamaları bütünü olarak tanımlanabilir.
Bu noktada ön plana çıkan birçok başlık olmakla birlikte birincil unsur, suyun yönetimi. Başta ülkemiz olmak üzere dünyanın birçok yerinde hala tarımda salma sulama yöntemi kullanılıyor. İklim değişikliğinin etkilerinden şiddetli kuraklığı yaşadığımız bu dönemde ise suyun sürdürülebilirliği ön plana çıkıyor.
Bugün, ülkemizde içilebilir suyun %76’sının dünyada ise %70’inin tarımda sulama için kullanılıyor olması bu noktada aksiyon alınması gereken ilk adım olarak karşımıza çıkmakta. Uygulanan yanlış politikaların yanı sıra artan nüfus da kısıtlı kaynaklar üzerindeki baskıyı her geçen gün artırıyor.
Nüfus artışının mevcut seyrinde devam etmesi durumunda 2050 yılına kadar %60 daha fazla gıda arzının ortaya çıkacağı dolayısıyla tarımsal su kullanımında %19’luk bir artış olacağı tahmin edilmektedir. Bir kişinin günlük doğrudan su tüketimi 2 ile 4 litre arasında olmasına karşın, günlük gıda tüketimi ile birlikte bu miktar 2.000-5.000 litreye yükseliyor olması ise bu denklemde su yönetiminin hayatiliği için açık bir gösterge.
8 Milyar insanın yaşamı için tarım çok elzem. Bununla birlikte artan nüfusun doğal kaynaklar üzerindeki yükselen baskısı mevcut düzen çerçevesinde yönetilebilir değil. Yeşil dönüşüm olarak tarif edilen sürecin her bir aşamada gerçekleşmesi sadece şirketlerin sürdürülebilirliği için değil, yaşamın devamı için de oldukça önemli.
Son yıllarda etkisini daha belirgin bir şekilde görmeye başladığımız kuraklık da bizleri suyun dolayısıyla da tarımın sürdürülebilirliği gibi önemli konularda harekete geçirmeye mecbur kılıyor. Yer altı su kaynaklarının tükenmesinin yanı sıra ülkemizdeki önemli barajlarda yaşanan su sıkıntısı son günlerin başat gündemi haline geldi. İstanbul’daki barajların doluluk oranı %35.40 iken Bursa %16.74, Ankara ise %25.56 ile tehlike çanları çalıyor.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü ve diğer ilgili kurumların yayımladığı veriler de başta içilebilir su kaynakları olmak üzere, tarımsal üretim ve hayvancılık için gerekli suya erişim noktasında sorunların baş gösterdiğini, bugünden itibaren özellikle şehirlerde su yönetiminde aksiyon alınması gerektiğine dikkat çekiyor.
Aslında sizlerin de bildiği üzere bugünlerde etkilerini kuraklık olarak yaşadığımız iklim değişikliği, özellikle sanayi devriminden bu yana atmosfere hızla yayılan insan kaynaklı sera gazı emisyonları nedeniyle meydana gelmektedir. Bu noktada üretim süreçlerinin kullan at modeline dayalı ekonomik düzenden, ürünlerin tekraren kullanılmasına olanak sağlayarak doğayla nispeten barışık olan döngüsel ekonomiye geçilmesi, karbon ve metan emisyonlarının azaltılmasının yanı sıra biyoçeşitliliğin korunmasına olanak sağlayarak uzun dönemde iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerine karşın alınması gereken en önemli tedbirdir.
World Economic Forum (WEF) tarafından yayımlanan Küresel Riskler 2023 Raporuna göre dünya için önümüzdeki 10 yıllık süreçte en çok tehdit oluşturan unsur geçen yılki raporda olduğu gibi “iklim için eyleme geçme başarısızlığı” olarak görülüyor. İklim krizinin kontrol altına alınamaması ve buna adapte olunamaması; doğal afetler, biyolojik çeşitlilik kaybı ve çevresel bozulma, en önemli 10 riskten 5’ini temsil ediyor ve biyoçeşitlilik kaybı önümüzdeki on yılda en hızlı kötüleşen küresel risklerden biri olarak görülüyor.
Bir doğal afet olarak yaşadığımız, şiddetli kuraklık da biyoçeşitlilik kaybı ve çevresel bozulmaya neden olurken gıda krizi gibi sorunlara kapı aralıyor. WEF’in gıda krizi kapsamında ortaya koyduğu öngörü, 2030 yılına gelindiğinde yalnızca ekonomik yeterliliği olanların yeterli gıdaya erişebileceği yönünde.
Nüfus artışı, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerinin her geçen gün daha artıyor olması ve diğer faktörleri dikkate aldığımızda, suyun sürdürülebilirliğinin önemi belirginleşiyor.
Peki bu noktada neler yapılabilir?
Tarımda sürdürülebilirlik öncelikle çiftçilerin, başta damla sulama sistemlerine geçerek, bölgenin toprak ve iklim yapısına uygun ürün yetiştirmesiyle mümkün olacak. Ancak bunun önünde belirli engeller var. Çiftçilerin ekonomik olarak bu dönüşüm yapacak sermayesi yok. Bununla birlikte bu süreci yönetecek teknik bilgiye de ihtiyaç duymaktalar. Yani finans olanakları arttırılırken, rehberliğin sağlanması oldukça önemli.
Bu noktada iş dünyası, sivil toplum ve akademi iş birliğinde gerçekleştirilen ve anlamlı bir örnek teşkil eden “Su Riskleri Projesi”nden bahsetmek istiyorum.
SKD Türkiye ve Ankara Üniversitesi Su Yönetimi Enstitüsü iş birliğiyle, Ülker ana sponsorluğunda ve Brisa; IC İçtaş İnşaat, PepsiCo, Sütaş, Toros Tarım ve TürkTraktör’ün destek sponsorluğunda gerçekleştirilen “Su Riskleri Projesi” ile tarımda su verimliliği ve su ayak izi farkındalığının sağlanması amaçlanıyor. Mayıs 2022’de Orta Anadolu’da başlatılan projenin 1. faz raporu geçtiğimiz ay kamuoyuyla paylaşıldı.
Proje kapsamında, gereğinden fazla sulama yapılmaması ve uygulama hatalarının önüne geçilmesi için Kırıkkale ili Delice ilçesi Çerikli beldesinde 100 çiftçiye “Modern Sulama Yöntemleri” ve “Gübre Kullanımı” konulu eğitimler verildi.
Kırıkkale ili Delice ilçesinde gerçekleştirilen proje uygulamasında, damla sulama yöntemi uygulanarak üretilen buğday için %20 oranında ürün verimliliği elde edilirken %30 oranında da su tasarrufunun sağlanmış olması bizlere doğru metodolojiyle yapılan bir üretimde suyun sürdürülebilirliğini sağlarken üründen nasıl verim elde edeceğimize dair önemli bir gösterge sunuyor.
Ülkemiz, dünyada su stresi yaşayan 50 ülke arasında 32. sırada yer alıyorken suyun sürdürülebilirliği için aksiyon almamız oldukça kritik. Elbette su yönetimi sadece tarıma indirgenmeyecek kadar kapsamlı bir dönüşüme ihtiyaç duyuyor. WEF’in raporunda dikkat çektiği iklim için eyleme geçme başarısızlığımıza karşın her alanda dönüşüme ve kolektif bilince ihtiyacımız var. Ancak ülkemizde tatlı su kaynaklarının %76’sının tarımda sulamada kullanıldığını dikkate aldığımızda Su Riskleri Projesi gibi önemli çıktıları olan iş birliklerinin artması yarınlara can suyu olacaktır.
Yaşanılabilir yarınlar için bu yıl sürdürülebilir su yönetimine geçtiğimiz bir yıl olması dileğiyle, dünya su günü kutlu olsun.