Küreselleşme modern yaşamın hızla gelişen ve yoğunlaşan karşılıklı bağlar ve bağımlılık ilişkilerinin bir ifadesidir. Bu gözle bakıldığında küreselleşme, karmaşık bir bağlantılılıktır ve bağlantıları farklı farklı biçimlerde ortaya çıkmaktadır.
Küreselleşme mallar, sermaye, insanlar, bilgi, imgeler, suç, kirlilik, uyuşturucu, moda, inançlar karasal sınırlar arasında akmaktadır. Ulus aşırı ağlar, toplumsal hareketler ve ilişkiler, akademiden cinselliğe kadar hemen hemen tüm alanlarda etkisini göstermektedir (Tomlinson 2013:13).
Zaman-Mekan Sıkışması
Bağlantılılık kavramı gittikçe artan küresel anlamda mekansal yakınlık olarak ele alındığı zaman David Harvey buna “zaman-mekan sıkışması” adını vermiştir. Örneğin: mesafeleri aşmak için harcanan zamanın fiziksel ya da temsili olarak kısalması, buna bağlı uzaklıkların azalmış hissi vermesini, zaman-mekan sıkışması olarak açıklar.
Bağlantılılık durumu yakınlık nosyonunun önemli bir belirleyicisi olmakla kalmaz aynı zamanda küresel yakınlığı nasıl algıladığımızı etkiler. Bu bağların getirdiği yakınlık deneyimi ile birlikte, halen yerler ve insanlar arasında teknolojik ve toplumsal dönüşümlerin yok edemediği fiziksel uzaklıklar vardır.
Meksika’da oturan insanla İspanya’da oturan insan arasında 8800 km vardır ancak artık bu uzaklık farklı şekilde yaşanmaktadır, iletişim teknolojisi ya da kitle ulaşım araçlarıyla (uçak gibi) yani kısa bir zaman ve para harcanması yoluyla artık Meksiko City, Madrid’ ten 8800 km değil 11 saat uçuş uzaklığındadır. Hava yolculukları mekandan çok zamansal ardışıklıklar içinde geçmeye başlamıştır; kalkışın ardından gazete dağıtımı, yemek dağıtımı, uçuş sırasında gösterilen filmler, kısa uçuşlar için bir yemek, uzun uçuşlar için iki yemek bir film ve uyku şeklinde zamansal ardışıklığa dönüşmüştür.
Bir zaman kapsülünde mekansız olarak ilerlenir ta ki varış yerine gelene kadar. Uçaktan inilir gümrükten geçilir, havaalanından çıkılır, mucizevi bir şekilde dışarda bulur insan kendini, uçağa binerken giydiği kıyafetlerle çok uzakta olmayan evine bağlayan somut bağlarla birlikte, farklı bir iklimi, farklı bir dili olan bir alanda bulur kendini. Fakat sokakta yeme-içme mekanlarına baktığında ortak bir kültür görür. Gidilen yemek yerleri ve çeşitleri aynı mekana gelmiştir. Deneyimlediği ve deneyimlemediği yemek kültürleri sanki aynı zaman-mekanda sıkışmıştır…
Küresel Yiyecek Kültürü
Küresel bir yiyecek kültürü vardır artık, her yerde pizza, makarna, kebap, burger, suşi, hint yemekleri, sıra dışı olmaktan çoktan çıkmış, günlük gıda olarak her yerde bulunur olmuştur. Küresel yiyecek kültürü eş zamanlı olarak endüstrileşme ve küreselleşmenin sonucudur, buna bağlı olarak dönüşümler yaşamıştır. Endüstriyel süreçler- konserve, kurutma, dondurma, paketleme gibi süreçler yiyeceğin alımı ve tüketiminde önemli bir kopuşa sebep olmuştur.
Teknolojik gelişmelerle yerel bazda üretilen yiyeceklere bağımlılık azalmış, yiyecek kaynağı ile yerellik arasındaki ilişki zayıflamıştır. Sömürgelerden ya da eski sömürgelerden gelen teknoloji yardımıyla kitlesel bazda üretilmiş yiyeceklerden ortaya çıkan endüstriyel mutfak Batı’daki nüfusun yemek yeme alışkanlıklarını değiştirmiştir. Batı’nın değişen yeme alışkanlıklarına karşı bu yiyecekleri kitlesel bazda üretmeye bağımlı hale gelen üçüncü dünya ülkelerinin ekonomileri de değişip-dönüşmüş gelişmiş, sonunda kendileri de bu endüstriyel yiyeceklere giderek bağımlı hale gelmiştir. (Tomlinson 2013)
Okuyun: Küreselleşmenin Tarımla Yolculuğu
Artık yediklerimiz sahipsiz ve yersiz-yurtsuzdur, tarihsel ve coğrafi kökenlerinden koparılmış haldedir. Batı küreselleşmenin ilk aşamalarına hakim olup şekillendirmekle birlikte artık küreselleşme tek yönlü bir emperyalizm olmaktan çıkmıştır. Örneğin Üçüncü dünya dediğimiz Latin Amerika, Asya Kaplanı denilen -Güney Kore, Tayvan, Hong-Kong, Singapur ve Malezya-ekonomilerini Batı’daki bazı yerlerden teknolojik, endüstriyel ve ekonomik olarak daha ileriye taşımıştır.
Küreselleşen modernlik süreci batılı kurumların bağlantısı olarak başlamış olmasına rağmen, giderek Batı’dan gevşemiştir. Başka bir ifadeyle Batı’nın kendi kurumsal biçimlerini yaymaktaki başarısı, toplumsal/kültürel üstünlüğünü Batı’ya kaybettirmiştir. Bir çeşit kazanan kaybeder gibi ironik bir durum düşünülebilir (Tomlinson,2013:139).
Yiyecek deneyiminin, tüketicinin yerellik deneyiminden koparılmasıyla yani bütün küresel yiyeceklerin Amerikan, İtalyan, Çin ,Tayland, İspanyol, Japon ve Hint ve kebapların günlük yiyecek seçenekleri olarak mevcut olmasının genel yemek deneyimine ne tür bir etkisi olmaktadır?
Yenilen yemek ile bulunulan kültürel aidiyet arasındaki bağ zayıflamaktadır. Baktığımızda yeme alışkanlıklarıyla, mutfak ve kültürel aidiyet arasında basit bir ilişki vardır aslında. Bu ilişki günlük hayatta endüstrileşme sonucu hazır ürünlerin insanların kapısına kadar gitmesiyle değişmeye başlamıştır. Kimi zaman tüm öğünler paketlenmiş şekilde evin kapısına kadar gelmektedir.
Bazen de iki kişilik bir yemeği pişirmek için ihtiyaç olan (tuzundan, baharatından, etinden, sebzesinden) her şey bir pakette gelmekte bunları bir tencereye koyup kaynatarak yemek pişirilmiş olmaktadır. Bu yemek nereye aittir? Bu yemek bir yöreye ait değildir, bu yemek sadece onu konserve yapan, kurutan, donduran-paketleyen ve pazarlayana aittir. Yemeğin kültürel aidiyeti değişmiştir artık, yemekler küresel pazara aittir.
Küresel anlamda kültürel alışveriş arttıkça yemek ulusal olmaktan çıkmıştır. Yemeğin aidiyet, kimlik oluşturmayla ilgili bağlantısı çok azalmıştır. Her yemek birbirine karışma hikayelerini anlatır olmuştur.
Gerek ithal yiyecekler gerekse teknoloji kullanılarak yapılan üretimler aracılığıyla yiyeceklerin yıl boyunca taze olarak bulunması, sınırlı olarak sebze ve meyvelerin mevsiminde bulunabilir olması durumunu ortadan kaldırmıştır, örneğin: kışın ortasında bulunan karpuz, erik.. Erik ağacının çiçek açması baharı sembolize ederken seralarda yetiştirilen erikle bu bozulmuştur ya da karpuz kabuğunun denize düşmesi gerekirdi yazın başlaması için ama artık her mevsim karpuz kabuğu denize düşebilir…
Yazın bereketini gösteren yiyecek takvimine bağlı bekleyiş, bu takvimin gösterdiği farklılaşma, kış için yapılan hazırlıklar, hasat festivalleri gibi yerel kültür duygusunun oluşmasına katkıda bulunan faaliyetlerin tümü kaybolma tehlikesi içindedir artık.. Gıda ve kültürel pratikler arasındaki bağ zayıflamıştır (Delamont 1995’den aktaran Tomlinson 2013:182).
Son otuz yılın süpermarket kültüründeki yiyeceklerin endüstrileşmesi ve küreselleşmesinde yaşanan çarpıcı ivme artışının etkisinin açıklanabilmesi gerekir… Yersiz-yurtsuzlaşma’nın gerçek tüketim pratiklerinde olduğu kadar yemek kültürü mitleri temelinde devreye girdiği farklı bir geçiş düzeni vardır (Tomlinson,2013:182).
Süpermarketlerde kasaların yanında duran kozmopolit yemek kitapları, sosyal medya üzerinde yapılan etnik ya da melez yemek tarifleri üzerinden de bakıldığında yemek, tüketicinin geniş bir ürün yelpazesinden yapacağı bir seçim olmuştur. Aidiyeti olmayan ama deneyimlenebilir, sosyal eğlence amaçlı bir durumdur. Bir kimlik, aidiyet göstergesi değildir.
Yiyeceklerde görülen bu çeşit ve ulaşılabilirlik artışıyla beraber kültürel dar görüşlülükte de belirli bir azalma yaşanmış olabilir: Yemekle ilgili önyargılar sertliğini kaybettikçe daha geniş alanlarda yaşanan şovenizmlerde, hatta etnik azınlıkların kültürel pratiklerine duyulan düşmanca duygularda da azalmalar olması umut edinilebilir.
Kaynak:
- Tomlinson, J.(2013). Küreselleşme ve Kültür. İstanbul:Ayrıntı Yayınları